Nisan 27, 2008

Street-art vs. Street-art




Bir de şöyle bir şey var elimde, New York'u karıştırmış anlaşılan. Büyük isim "Splasher". Bu şahıs, yaptıklarıyla değil, zarar verdikleriyle ünlü. Özellikle, Stencil olanların, stickerların yada posterlerin üzerine rastgele boyalar dökerek onları bozmaya çalışıyor. Zaten bir sokak vandalizmi olarak görülen street-art, kendi içinde tekrar bir vandala maruz kalıyor. Broadway ve Manhattan sokaklarında karşılaşılan "splasher" yalnızca bir holigan mı? sorusunun cevabı açık; hayır sıradan bir holigan değil. New York'lular duyduğuma göre onu hiç sevmiyorlarmış, ama bir çok blogger toplanıp onun yeni işlerini bekleyen kampanyalar başlatmışlar bile. Kendi içlerinde çelişki - dııııt. Çünkü seçtiği işler genellikle ünlü sanatçılara ait ve/veya galerilerde gösterime sunulup, büyük maliyetlerde satılmış olanlar. Anlaşılan, "splasher" street-art ın klasik sanatla aynı kefeye konulmasından baya rahatsız olmuş. Görünen o ki, kendisini ifade etmek için bir yolda bulmuş; duvarlara aynı zamanda manifestolar da yapıştırıyor. Dadaizm veya avangard yaklaşımları tek tek açıklıyor. Mesajlar ortada, sadece güzel bir korelasyonu bekliyorlar.

Eh, şöyle bir bakarsak eğer, aslında ünlü Banksy bile kuralları çiğneyerek sanatını ortaya koyuyor. O zaman "splasher" bütün bilindik street-art temalarını feda ederek, acaba yeni doğmuş bir sokak sanatçılığı mı yaratıyor? Bence münkün. Ne de olsa sokak sanatıyla , müze sanatı arasında ki farkta buradan doğuyor. Zarar veremedikten sonra sokak ne anlam ifade ederdi Ey New York!

- hala canım sıkkın, ama haber güzel kabul et.