Nisan 21, 2008

Sözcüklere Bağlanmayan Sanat


Urban art diye sınıflandırdığımız ama bu sefer bütünüyle sınıflandırmaya aykırı bir sanat çıkıyor karşımıza. Burası New Jersey yakınlarında ki Turbine Hall. Önemli sanat etkinliklerine daimi ev sahipliği yapan kocaman bir alan. Konuğu ise, Doris Solcedo. Bayan Solcedo'nun "Shibboleth at Tate's Turbine Hall" çalışması, ses getiren tartışmalara yol açmış. Fotoğrafta gördüğümüz kırıklar, sanat eserinin bütününü oluşturuyor ve bu bizi anlam kargaşasına sürüklüyor. Neden devasa bir sanat alanında yürürken derin çatlaklara maruz kalıyoruz? İşte burada, konuşmayan sanat devreye giriyor. Dünyada herhangi bir sanatçının eserini açıklaması kadar, o eseri benliğinden alıp götürecek başka bir şey olmadığını herkes gibi bende düşünüyorum. Bu kırıklara bakarak sonsuz düş gücüm de ilerleyebilirim. Lakin, Solcedo eserine verdiği isimle bir nebze de olsa temayı vurgulamış. "Shibboleth" belirli bir sosyal gruba veya sınıfa ait olmayı simgeleyen bir sözcük. Buradan yola çıkarak istediğimiz içselliğe ulaşıyoruz; Doriz bizi, sınırları hatırlayarak göçmenlerin dünyasını anlamaya ve ırksal nefreti tatmaya davet ediyor. Irkçılığın kötü duruşunu ve ırkçılığa esir düşmüş Avrupalı'nın hazin görüntüsünü, her hangi bir gün, düz bir alan da yürürken hatırlamamızı ve duraksamamızı istiyor. İşte burada devreye giren soru şu; her iyi sanat eserinin binlerce anlam içermesi gerekir mi veya sanatçının bütün içerikleri baştan sona benimsemesi şart mıdır? Sanat bizi yine sürüklese de, şahsen bu bağlantıdan büyük keyif duydum. Ya siz, bir gün derin kırıklar görseniz umulmayan bir yerde, neleri anımsamayı tercih ederdiniz?